30 Ekim 2011 Pazar

Semih Poroy’un Emeği


Güldiken Günlüğü




Perşemba, 9 Aralık 2010
Semih Poroy’un sergisi açıldı bu akşam, Schneidertempel Sanat Merkezi’nde (Bankalar Cad., Felek Sok. No. 1 Karaköy). Sergi bir tür retrospektif: “Artı 35”. Karikatürlerin çoğunluğu son dönemine ilişkin çalışmalar. Kimi özgün karikatürler, basılı örnekleriyle birlikte sunulmuş. Galerinin ortasındaki camekânlı masanın içinde ise yıllar yılı resimlediği kitaplar ve kapaklarını tasarladığı yapıtlar sergileniyor.
Pek tercih edilmeyen bir sergi biçimi. Karikatürcüler genellikle yeni işlerle sergi açmayı yeğliyor. Oysa belirli bir seviyeye ulaşş karikatürcüler, bütün dönemlerini  –hiç değilse– özetleyen sergiler açabilmeliler. Bir karikatürcü ölmeye görsün, odasında her nasılsa kalabilmiş karikatürler toplanıyor ve derme çatma bir sergi açılıyor.
Semih’in tadımlık retrospektifi, onun Ocak 2011’de geride bırakacağı 35 yılından iyi bir fikir verdiğini söylemek mümkün. Karikatürler, resimlemeler, çizgi romanlar ve kitap kapakları...
Nice çini şişesiyle sorhoş olmuş bir çizgi eri, Semih.

Semih’i, önce Cumhuriyet’in “Ciddiyat” adlı mizah sayfasındaki işlerinden tanıdım (1977). O yıllarda Cumhuriyet gazetesi neredeyse Karikatürcüler Derneği’nin yönetim odası gibiydi. Hele Tan Oral’ın dernek başkanı olduğu dönemlerde bu trafik yoğunlaşırdı. “Ciddiyet”e ürün getirmenin yoğun olduğu günlerden biriydi sanırım; Tan Oral’ın odasına girdiğimde, koltuğunun altındaki büyükçe dosyayla hızla odadan dışarı çıkan, saçı ve boyu uzun, esmer bir kişi dikkatimi çekmişti. Tan Oral’a sormuştum:
– Kim bu arkadaş?

Kısa bir zaman sonra yine aynı odada tanıştık Semih ile. Neredeyse uzun bir süre hep “Ciddiyet”te görüşür olduk. Sanırım tanışğımız veya ertesi yıl, Semih, –çizgide işi epey ilerlettiği bir zamanda– dosyasından bir çizgi roman çıkarttı. Onu Cumhuriyet Dergi’de mi ne yayımlansın istiyordu; ancak işi almadılar. Ben de ona dedim ki, “Gel Tarık (Dursun K.) abiye gidelim, Milliyet Çocuk Dergisi’ne. Gittik. Tarık abi, Semih’in işlerine baktı ve beğendi. Sanırım o çizgi romanı da hemen almıştı. Semih, Tarık Dursun ile yıllar yılı birlikte çalıştı; onun sorumluluğundaki yayınlara çizgi ve tasarım işleri gerçekleştirdi. Hâlâ süren çok sıkı iki dost onlar.

Sergiler, –aynı zamanda– dostların buluşma yeridir. Bu benim için de böyle oluyor. Sergiye gelenlerin bazıları aklımda: Metin Gökçe, İzel Rozental, Elif-Tan Oral, Nur-Polat Nahabaş, Ercan Akyol, Mustafa Delioğlu, Ohannes Şaşkal, Necati Güngör, Belgin-Turgay Karadağ, Semih’in ve benim Çarşambalı arkadaşım Mustafa Dağ, vb.
Bir kadeh kırmızı şarap içtim... Karşılaşğım dostların birçoğuyla Karikatürkiye’den konuşmak durumu hasıl oldu. Turgay Karadağ, yine de 2004-2008 yıllarında çizdiği karikatürlerinden derlediği Referans Karikatürler’den siyasi –özellikle de AB üzerine– bir karikatür almam gerektiğini söyledi. “Yeni de” dedim çünkü bu konuyu e-mektupla konuşmuştuk birkaç yazışmayla. Ben bu albümden “Intellectuel”i almıştım. Onun ise, başka bir beklentisi varmış. Yanıtım şu oldu “Ben albümden daha kalıcı bir karikatür almak istedim. O senin çizgi dünyanı daha çok yansıtıyor.”
Semih, Cumhuriyet’te yıllardır her gün “Harbi” adlı bant karikatürünü çiziyor. Bir zamanlar sık sık yazılara resimleme, vinyet ve karikatürler çizerdi. Bilmem kaç yıldır böyle bir çizme eyleminden uzak. Son zamanlarda pazar günü, yurtdışı muhabirlerinin yazılarının toplandığı sayfaya bir vinyet, bazen bir karikatür çiziveriyor. Cumhuriyet, Semih Poroy’dan yeterince yararlanamıyor.
Kendini neredeyse “Harbi” ile sınırladı. O uzun ince dikdörtgen, ona yetmiyor. Bence günlük karikatür çizmeli Semih. Bu deneyimi yaşayabilmeli. Edebiyata düşkün; bu nedenle de Varlık’ta olmaktan hoşlanıyor. Benim Semih’te en çok beğendiğim şey, kendini neredeyse bir edebiyatçı gibi de görmesi. Bu onu, eski bahçeye bağlıyor; örneğin Sedat Nuri’ye, Zahir Güvemli’ye, Ferruh Doğan’a...
Varlık, yıllar yılı eline geçen yerli-yabancı albümlerden tırtıkladığı kariktürleri dikkatsiz bir yerleştirmeyle kullanıyordu. Semih’in çizgileri, Varlık’a çekidüzen verdi; seviye kazandırdı. Bu ilişki, diğer dergileri ırgalıyor mu? Kitap-lık’ın çizgiyle ilişkisi de dikkat çekici sayılabilir, ancak istikrarlı değil. Çizgi, resim ya da fotoğraf, edebiyat dergilerine yakışıyor; tabii kullanmasını bilen ellerde böyle.
Semih’in neredeyse bütün çizgi ömrüne tanık oldum. Hep daha fazlasını bekledim ondan. Çünkü bu gücü vardı, hâlâ da var. Basın çizerleri yeterince değerlendirmekten aciz!
Semih’e, “İkinci 35’de buluşmak dileğiyle” dedim.
Yanıtı hüzünlü oldu: “Ben gelemiyecek durumda olabilirim!”          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder