Güldiken Günlüğü
17 Aralık 2010
“Hico” imzasını kullanan Hicabi Demirci, bugün Radikal’de vinyet ve resimlemeler çiziyor. Yakın bir zamana değin Milliyet’in eklerinde karikatür çiziyordu. İkinci albümü Karikatürler (Tudem - Desen Yayınları, 2010) yeni geçti elime. 22,5x28cm. boyutlarında tümüyle renkli basılmış bir karkatür albümü.
Hico’nun işlerini 1990’larda gördüm ilk kez, Milliyet’e çizdiği sıralarda. O zamanlar Milliyet Sanat Dergisi’ne veya Bedri Koraman ya da Ercan Akyol’a gittiğimde, karşılaşırdım. Kendinden çok, karikatürlerini görürdüm... Sanki, karikatürlerinden fırlamış gibiydi. Çizerlerin yarattığı tiplere benzemesi kuşkusuz çok eski bir durumdur. Beni etkileyen bir örtüşme bu. (Turhan Selçuk da böyle değil midir, özellikle Abdülcanbaz’ın da.) Bu iyi bir şey midir? Evet... Çizgi, çizerinin giysisidir bir bakıma. Çizerin kişiliği, son tahlilde işine mühürünü vurur.
Demirci’nin çizgi dünyası, ilgimi çeken birkaç önemli “durum” ve “sorun”u düşünmeme yol açtı yeniden. Biraz önce değindiğim bir “durum” idi; ikincisi ise bir “sorun” olarak dikkatimi çekiyor: Soğukluk ve buna bağlı olarak uzaklık.
Hico, modern bir karikatürcü. Albümdeki karikatürlerinde tek bir sözcük yok. Mizahı, çizginin eğiliminde arıyor. Yalın bir çizgiyi benimsemiş; renkli işlerinde bile bu kendini gösteriyor. Karikatürlerini bilgisayarda çiziyor ve çok ustaca renklendiriyor. Bilgisayarda çizerek bir biçem yaratabilmek, özellikle renklendirmede kolay bir iş değil. Hico’nun işleri, insanda neredeyse elle çizilmiş, fotoşopta renklendirilmiş duygusu veriyor. Ama öyle değil; çizgiyi çeken belli ki, maus! Buna karşı değilim ve Hico’nun işlerini çok ustaca buluyorum. Fakat, gazetelerin magazin eklerinde çizmek durumunda kaldığı için, siyasal olandan uzak bir karikatüre yönelmiş. Albüm, birkaçı dışta tutulursa fantazi ve hayatın çeşitli alanlarında geziniyor. Gazetelerin pazar ekleri için bulunmaz karikatürler!
Hico’nun o yalın çizgi ve usta renklendirmeyle yarattığı insanlar, sanki yaşamıyorlar... Tipleri, genellikle “göz”süz. Soğukluğu yaratan bu mu diye düşündürdü beni; ne ki, “göz”lü karikatürler de “sıcak” değildi. Karikatürlerdeki soğukluk, alımlayıcıyla arasına bir uzaklık koyuyor.
Bu sözlerden sonra etkileyiçi bir karikatürden söz açacağım: Bir şişko (zengin) adam, sol eliyle önündeki pankart tutan işçiye ekmek, sağ eliyle arkasındaki Robocop’un köpeğine sosis veriyor... Albümdeki bunca soğuk ve uzak karikatürün arasında aynı çizgi ve biçemle oluşturulmuş bir karikatür bu. İçerik insanca bir konuya yöneldiğinde, karikatür yaşayan bir varlığa dönüşüyor... Bu karikatür, Hico’nun albümünü işgal etmiş onlarca işi unutturan ve seçkilere layık bir karikatür olarak parıldıyor. Bu kadar değilse de, birkaç karikatür daha var bu kitabın yumuşak doğasına aykırı.
Albüm, yüz küsür karikatür içeriyor. Bunların önemli bir bölümü intihar, ıssız ada, hırsız-polis gibi beylik magazin temaları etrafında dönüyor. Diyorum ki, bugünün modern karikatürcüsü artık bu 1950’lerin, hatta daha eskilerin temalarıyla uğraşmamalı. Gazete eklerine mi çizmek zorunda, öyleyse orada yeni bir magazin karikatürü yaratmayı hayal edebilmeli. Tekrarın tekrarı, çizeri öldürüyor. Oysa albümde Hico’nun ne denli etkili işler de yapabileceğinin örnekleri var.
Hico, tipik bir Kuzey Avrupa karikatürü kurmuş. Birçoğunu inceleme olanağı bulduğum kuzeyin soğuk ülkelerinin mizah dergilerinden tanıdığım tipler ve onların oluşturduğu karikatürler. Hayattan uzak, yaşamayan karikatürler. Bu çizgi dünyasının, bir ölçüde Orta Avrupalı Miroslav Barták’tan etkilendiğini düşünüyorum... O da soğuktur, ancak esprileri insan ve toplumdan kopuk değildir. Barták, felsefeye yakındır. Hico’nun, çizgi dünyasının temelinde canlandırma sineması estetiği de var. Bir dönem canlandırma stüdyolarında çalışmış, hatta bir kısa film çekmiş. Karikatürler, neredeyse asetat üzerine çizilip boyanan resimler gibi duruyor. Canlandırma filmleri, hayatın soyut ve soğuk kopyalarıdır. Bu deneyim, karikatürcü için bir bataklığa da dönüşebilir. Türkiye’de 1960-75 arasında çok önemli karikatürcülerimiz da canlandırma filmleri çizdi; hem reklam, hem sanat alanı için. Hico’da karşıma çıkan estetik sorunları onlarda görmedim.
Epeyce yukarıda, çizerimizin çizgi ve biçemi ile kişiliği arasında bir ilişki kurmuş, bunun kötü bir şey olmadığın söylemiştim. Biraz önce ise bu çizgi dünyasını etki kaynaklarından söz açıyor ve eleştirmeye kalkıyorum. Evet, öyle... Bunda bir çelişki yok. Fakat, Hico’nun çizgi dünyası ile işleri arasında bir çelişki var gibi... Hico’nun çizgi dünyası hem kendinden, hem de dışsal etkilerden oluşmuş... Öyleyse burada bir savaş verilmeli. Çizerimiz, bu savaşı vermeye niyetli mi?
Şu var ki, yetenekli bir çizer Hicabi Demirci; ancak kendini geliştirmeli. Büyük karikatürcüler –ya da görkemli çizgi ve biçemler– çağı, bilgisayarla ölmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder