Yaşam Hazretleri
Pazar, 12 Aralık 2010
Bugün Dostlar Tiyatrosu’nda Kerem Gibi’yi izledim. Nâzım Hikmet’in şiirlerinden kurgulayan, oynayan ve yöneten Genco Erkal. Bu gösteriyi, ilk sahnelenişinde, –Şişli’de Ümit Tiyatrosu’nda– 1975’te izlemiştim. Aradan 35 yıl sonra, aynı oyuncu ve aynı yönetmenden yeniden izlemek olağanüstüydü... Hem tiyatronun teknolojiyle ilişkisi bağlamında iyi bir fikir veriyor, hem de, 35 yıl boyunca kendini geliştirmiş, düşünce dünyasından sapmamış bir sahne adamının tutumunu da kanıtlıyor. Nâzım, kuşkusuz büyük bir şair ve büyük bir öğünç kaynağımız; ancak Genco Erkal da öyle. Onlarla ne kadar öğünsek azdır. Ne mutlu bize, ne mutlu dünyaya ki, Nâzım ve Genco var.
Genco Erkal beni davet etti, ben de iki arkadaşımı (Köksal Zerey ve Aziz Gültekin) davet ettim ve birlikte mutlu bir pazar günü geçirdik, Karaca Tiyatro’da. Oyundan sonra çoğunluğu öğrenci kızlar, onu kuliste ziyaret etmek için bekliyordu. Bir süre sonra onlar çıktı, tam kulise yönelecekken, Dostlar’ın müdürü Ahmet Kaya’yı gördüm, birlikte kulise gittik. Ve Genco Erkal ile karşılaştık. Tokalaştık. Kutladım onu. Sanki iki eski arkadaşmış gibi kucaklaştık. Çok güzel, benim için daima saklanacak bir an’dı bu.
“35 yıl önceyle karşılaştırdın mı?” dedi, hemen. Evet, dedim ve düşüncelerimi anlattım. O ilk denemenin de çok güzel olduğunu belirttim. Ayaküstü de olsa “Abdülcanbaz Sahnede”nin ana çizgilerinden söz açtım. Bugüne değin yapılmış 4 oyunun metinleri, görsel malzemeleri, müziği ve basın dosyalarından seçmeeler içerecek kitap, dedim. Dostlar’ın arşivinde basında çıkanlar 3 klasörü dolduruyormuş. Arif Erkin’i aramamı anımsattı ve görüşmek dileğiyle ayrıldım.
Genco Erkal'in ömrü her zaman daim olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder